Resource RevDünyanın enerji, malzeme, gıda ve su ihtiyaçlarının karşılanması için bir “kaynak devrimi” mi yapmamız gerekiyor?

Yirminci yüzyıllarda enerji, gıda, su ve çelik gibi malzemelerin fiyatları sabit seviyelerde kalarak, veya düşerek, genel ekonomik gelişimin sağlanamasında önemli bir rol oynamıştır. Ancak son 10 yıl içinde hemen hemen her alanda görülen fiyat artışları, son yüzyıl içinde görülen fiyat düşüşlerini tamamen ortadan kaldırarak, artık ekonomik gelişimin sürdürülebilmesi karşısında bir engel oluşturuyor.

McKinsey Global Institute tarafından Kasım ayında yayınlanan kapsamlı bir rapora göre önümüzdeki 20 yıl içinde global ekonomiye mevcut 1,8 trilyon orta gelir tüketicisi sayısı 3 trilyona çıkarak kaynak taleplerini ciddi şekilde körükleyeceği tahmin ediliyor. “Resource Revolution: Meeting the world’s energy, materials, food and water needs” isimli raporda daha somut olarak,çelik talebinde %80, emtia fiyatlarında %147 ve petrol üretim maliyetlerinde %100 yakın artışlar görüleceğine dikkat çekiliyor. Dünya Bankası verilerine göre sadece 2010 yılındaki gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle en az 44 milyon insan açlık sınırının altına itildiğini ve önmüzdeki yıllarda fiyatların kontrol altında tutulabilmesi için global anlamda yılda en az 1,1 trilyon dolar devlet desteklerine ihtiyaç duyulacağını gösteriyor.

Raporda açıkca dile getirilmesede, önümüzdeki 20 yıl içinde kaynak kıtlığından dolayı zengin ve fakirler arasında fark daha da açılacak ve gelişmiş ve gelişmekte ülkeler arasında sıkıntılar ve sürtüşmeler ortaya çıkacak gibi görünüyor.

Ancak, rapor aynı zamanda bir nevi “kaynak devrimi” kapsamında, kaynak kullanım alıskanlıklarımızı yeniden yapılandırarak ve yeni kaynakların üretilmesinde yenilikçi yaklaşımlar uygulayarak, kaynak ihtiyaçlarını karşılayabileceğimizi öne sürüyor.

McKinsey yaptığı analizler doğrultusunda, etkin şekilde uygulanacak kaynak verimlilik önerileri ile beklenen artışlar arasında enerji ihtiyacının %80’ini, su tüketim artışının %60’ını, ve çelik talebi artışının %25’ini karşılamak mümkün olacağını söylüyor. Örneğin, emlak ve gıda sektörlerinde önerilen 15 verimlilik fırsatının, bu tasarufların %75’ini oluşturuyor. Bunların, enerji, tarım ve suya verilen tüm devlet desteklerinin kaldırılması ve dünya çapında karbon emisyonlarının ton başına 30 ABD dolar civarında fiyatlandırılması varsayımıyla mümkün olacağına ve dolayısıyla yılda yine gobal anlamda yaklaşık 3,7 triyon dolar tasarruf sağlanabileceğini hesaplıyor.

Sadece verimlilik ile beklenen kaynak tüketim artışının karşılanamayacağının da kabul eden rapor, yeni kaynakların geliştirimesinde etkin kamu politikalarına, koordine biçimde çalışan kurumlara ve önemli miktarda finansmana ihtiyaç duyulacağının altını çiziyor.

Toplam 224 sayfalık rapor incelendiğinde her ne kadar 2 ila 3 trilyon dolar arası bir finansman gerekli olacağı öngörülse de, satırlar arasında biz mühendisler için bence çok önemli bir mesaj veriliyor: Gerek kaynak verimliliğinde, gerekse yeni kaynak yaratılması için yüksek seviyede yenilikçilik ve innovasyon gerekiyor.

Şimdi buradan önümüzdeki 20 yıl için iki önemli soru ortaya çıkıyor:
1. Biz Türk mühendisleri olarak kaynak verimliliği ve yeni kaynak üretimi konusunda çıkacak fırsatları değerlendirmeye hazır mıyız?
2. Bu konularda çalışabilecek yeni nesil mühendisler yetiştirebilecek miyiz?

Raporun tamamına (ingilizce) aşağıdaki linkten ulaşılabilir:http://www.mckinsey.com/mgi/publications/resource_revolution/index.asp